DEDEM KÖYÜ YAYLALARINDAKİ YAŞAM SERÜVENİ
DEDEM KÖYÜ YAYLALARINDAKİ YAŞAM SERÜVENİ
Göçün yaylaya geldiği, eve çul kilimlerin serilip eşyaların eve yerleştirilmesi ile artık akşam vakti olmuştur.
Gündüzleyin tedarik edilen ardıç odunları evin duvar kısmındaki bir alanda yakılarak evin hem ısınması hem de aydınlanması bu şekilde sağlanır.
Yanan ateşin verdiği ısı ve ışıktan istifade amacıyla yere sofra bezi serilir yemek yenir.Günün göç yorgunluğu ve yayla havasının insana getirdiği hafilik sebebiyle artık uyku kendini hissettirmeye başlamıştır.
Duvar kenarında yanıp kısmen közleşen ateşin hemen yanı başına döşekler serilip,yastıklar atılıp, yorgan örtünülerek uyumaya hazırlanırken,gecenin sessizliği içerisinde obada bulunan malları evlerin aralarında ki küpürdeşmeleri uykuyu kısmen bozsa da kısa bir süre sonra onlarda evlerin duvar kenarlarına yatarken çıkardıkları tısss.. şeklinde çıkardıkları nefes sesi duyulur.İneklerin gevişlenirken diş gıcırtılarının hafif hafif duyulduğu bir ortamda gözler yumulur ve derin bir uykuya dalınır.
Ardıç ağaçlarından yontma usulü yapılan kapların gıcırtıları ve Çitil (bakır helke) şangırtıları ve yakılan ateşin çıkardığı çatırdı seslerinin armonisi ile sabahın erken saatinde uyanılmıştır.Önceki günün göç yorgunluğundan eser kalmamış kuşlar gibi hafiflemiş olarak kalkılmıştır.
Yanan ateşte kaynatılarak demlenen kara çaydanlıktaki nefis çayla yapılan kahvaltının ardından artık yayladaki hayat telaşesi bütün canlılığıyla başlamıştır.
Ev hanımları yayla telaşesinden dolayı belki de akşama kadar üzerinden çıkaramayacağı kara yün şalvarı giyerek dışarı çıkarlar.İlk iş olarak evin yanı başındaki Küme denilen buzağı barınağından salıp inek emiştirilir.Bir miktar süt bakır helkelere sağılır.Oba insanının hemen hemen hepsi bu telaşeye ortaktır.
Ev hanımları İneklerin emiştirme ve sağım işleminden sonra yayılımları için oba çevresindeki belirli bir alanlara sürülerek obadan uzaklaştırılır.İnek ve tosunlar önceden bu duruma alışkın oldukları için yayılım alanlarına giderler.
Eve dönen ev hanımları bu defa da danaları başka bir mevkiye doğru sürerler.Danalarda sürüldükten sonra,elde edilen sütler bez süzekten geçirilir ve pişirilerek yoğurt yapmaya hazırlanır.
Artık kuşluk vakti olmuştur. Dölcü denilen yani normal yayla göçüm zamanından bir ay önce yaylaya göç edip bir aydır baktığı kişiden oğlaklı ve yoz denilen,keçi,teke,yazmış,azman,çebiç ne varsa alınma vakti gelmiştir.Yaylanın tecrübeli ve sözü dinlenen birisi yöneticilik üstlenerek bunlar için bir çoban tutulur yada beş tane mal için birer gün güdülmek suretiyle keşik tutulur.
Bu arada oğlakların başka mıntıkada yayılım ve güdümü içinde ayrı bir çoban tutulur
Çoban veya keşik sırası obanın alt kısmındaki bir evden başlamak suretiyle güdülmeye götürülür.Çoban güdümündeki malları öğleden sonra obanın yakınındaki ılkı yatağı denilen bir alana getirir.Bu alana sağma yeri de denilir.
Keçi sahibi evlerin hanımları ki ılkı torbası denilen yün dokumasından yapılan küçük kese içlerine yem korlar bu genellikle bir önceki yılda köyde kaynatılan pekmezin şıra hanede tepilen üzümlerim posası/ çekirdeğinden bir avuç kadar konur.Zira keçi inatçıdır,bedavaya gelmediğine sahipleri tecrübelidir.Bir elinde ılkı torbası diğer elinde bakır helke ile ılkı alanına gelenler sürünün içinden mallarını kolay bulmak için malın rengi ve fiziki durumuna göre kendilerince isimlendirdiği isimlerle çağırarak gelmesini sağlarlar.Keçi kara ise,''Karacam,Kara-kara,Kır ise,kırcalım,ger ise; gercelim, gerce-gerce ve çakır ise çakırım-çakırım! diye bağırınca keçi ılkı torbasını da görünce yaklaşıp gelen keçiyi yakalar.Keçi sağımı başlamıştır keçiyi sağan kişilerin bazıları elinin tersiyle hafifçe keçi memelerine vurur bu sebeple süt iner ve sağım yapılır,Ancak keçilerin bazıları aşırı inatçı olduğundan ve oğlağı için sütün fazlacasını sakladığı için oğlak ılkı alanına salındıktan ve oğlak bir miktar emiştikten sonra ansızın alıp keçinin sağım yapılmaktadır.
Sağım işlemi bittikten sonra,ılkı alanından biraz uzakça mesafede oğlak çobanının güdümündeki oğlaklar vardır o istikamete doğru Haydı laaaan...!Salıver gari oğlakları! nidalarını duyan çoban oğlak sürüsünün önünden ılkının olduğu yöne doğru koşar.
Meleşen oğlakların seslerini duyan keçilerin acı acı meleşmeleri başlar.Bir kaç dakika sonra oğlaklar sürünün içine öyle bir dalar ki;ortalık mahşer yerini andırır.Oğlaklar emiştirimek ve Ekdi adını verdikleri ikinci sağım işi de yapılır.Bu durum önceki sağımda sütünü salmayan keçilerin oğlak emişmesinin akabinde yapılan sağım işlemidir.
Emiştirme ve ekdi işi de bitince oğlak seçme denilen oğlakları anaç keçilerden ayrıştırılırması yapılır.Oğlak çobanı oğlakları,davar çobanı veya keşik sahibi de davarlar tekrar güdüme götürür.
O gün elde edilen sütler eve götürülür,Her gün bir veya iki helke sütün işleme telaşesi olmasın düşüncesiyle gelenek olarak icra edilen Değişik denilen bir uygulamaya geçilir.
Oba sakinlerinden her üç - beş kişili grup Değişik olma denilen bir guruplaşma olurlar,Gurup 5 kişi ise bu oluşan gurup veya ortaklıktaki kişilerden birisi diğer dört kişinin helkesindeki sütleri ilginç bir ölçü yöntemi ile alırlar.Bu duruma,Süt Çöpleme denilir. Dört gün süresince diğer ortaklardan sütü alan kişiye değişik sırası kişi denir.
Çöpleme: Süt ölçme yöntemi; Genellikle evde bulunan yakılmaya hazır çıra benzeri bir çubuğu süt bulunan helkeye dikey olarak tabanına değecek şekilde batırır.Süte batırılan alan ıslanmıştır ki bu ıslanan kısım ocakta bulunan küle bandırılır,Çubuğun ıslak kesimine yapışan küllü kısım mesafesi o helkedeki sütün ölçümü olarak tanınır.
Sütü alan kişi,Süt aldığı her kişinin sütlerini ayrı bir çubuk ile ölçer ve her birini evinin uygun bir yerinde farklı raflarda muhafaza eder.
Değişik günü bir hafta sürmüş ise bu durumda sütü alan kişide yedi tane çöpleme yani ölçüm çubuğu olmuştur.Bu çubuklar sütü alan kişide bulunur. Bir hafta sonra guruptaki diğer kişiye Değişik günü geçiyor. Artık sütü alan kişi sütü veren tarafında oluyor.Yine sütü veren kişiden alan kişi yada kişiler aynı çöpleme usulü ile ölçüm eder.
Bir hafta sonra sütü alan ve sütü verenlerin ellerinde birer haftalık ölçüm çöpleri(çubuklar) vardır.Yani yedişer adet çubuk olmuştur.Sütü alan ile veren kişi ellerindeki çubukları alıp bir araya gelirler.Amaç,birbirlerine verdikleri sütlerin ölçüm değerlerini belirlemek içindir. Bir araya gelen şahıslardan öncelikle sütü alan kişinin süt aldığı helke orta yere konulur.ölçüm çubukları üzerindeki küllenmiş mesafeye kadar su doldurulur.Her ölçüm çöpü için bu işlem yapılır. Sütü veren ile alan kişilerin bu yöntemle bir birlerine verilen toplam süt miktarını belirlerler.Bu belirleme işlemine de Süt ile çubuk buruşturma yada buluşturma denilir.
Bu değişik ( Gurup ortaklığı) yayla günleri süresince devam eder.
Değişikçi denilen kişi değişik günleri süresince elde ettiği Sütten oluşan yoğurtları ,Dana veya tosun derisinin tabaklanmış halinden Tuluk denilen bir nesne ve bu nesnenin yayık dağanı denilen yaklaşık iki metre uzunluğunda ve 20-25 cm kalınlığında üç adet kürek sapına benzeyen ağaçların ince uçları bir birine sıkıca bağlanarak iliştirilir ve uygun bir ölçüde ayakları açılarak piramit gibi dikey hale getirilir.Bu oluşturulan üç ayaklı mekanizmaya tuluk bağlanır.
Tuluğun içerisine yoğur kafi miktarda konulur.Bişşek denilen ahşaptan yapılmış somun ekmeğe benzeyip kenarlarında üç santimetre kare kadar kertikleri ve orta kısmında bir buçuk metre kadar uzunlukta kürek sapı şeklinde sapı bulunan mikser görevi yapan bu aygıtla yapılarak ayran ve tereyağı elde edilir.
Kadınlar genellikle obada yaylanın bu vb. serüvenleriyle uğraşırken ,Yayladaki çocukların döner cıngırlağa binerken ağacın çıkardığı gıcırtının mızıkası ile çelik çomak oynayanların cıvıltısı devam ederken.Yayla obalarının olmazsa olmazı söğüt ağaçlarının gölgesine çevrilmiş Merhab denilen kayrak taşlarıyla çit şeklinde çevrilen dairesel alanda açık kıraathane keyfi oturup sohbeti harman edenler keyif etmektedir.....Metin BİLGİLİ (2020
Yorum Yazmayı Unutmayın